Koronavirüs küresel bir felaket haline geldiğinden beri gündemimizde hep en üst sırada yer alıyor. Bir felaket bu kadar ani, beklenmedik şekilde yaşam biçimimizi tehdit ettiğinde derin bir belirsizlik duygusu hissetmek elbette doğaldır. Aslında bizler bu belirsizlik duygusuna çok yabancı değiliz. Bu duygu hayatımıza pandemi süreciyle girmedi.
Pandemi belirsizliğinde farklı olan durum, problemin ve sonuçlarının küresel olmasıdır. Salgın milyarlarca insanın günlük yaşamını derinden değiştirdi. Ne zaman sona ereceği bilinmiyor ve uzun vadeli ekonomik ve sosyal zararları hakkında pek çok tahmin yürütülüyor.
Bu durum tüm dünyada toplumsal bir çöküşün başlangıcı mı yoksa yeni bir çağın doğuşu mu bilinmez. Ancak riskler yüksek düzeyde ve bu yüzden pandemi belirsizliği günlük yaşamın belirsizliklerinden farklı hissettiriyor.
Belirsizlik ile Başa Çıkmak
Böyle olağandışı zamanlarda belirsizliğe toleransımızı arttırmanın önemi bir kez daha karşımıza çıkıyor. İnsanlar belirsizliği tolere etme düzeyleri açısından farklılık gösterir. Bazılarının tolerans seviyesi yüksektir; özellikle üzücü, yeni ve öngörülemeyen durumları stresli bulmazlar. Belirsizlik toleransı düşük olan diğer insanlar ise rutinler, düzen ve alışkanlık konusunda hassastır. Bugünkü koşullardaki gibi süreç belirsiz ve öngörülemez hale geldiğinde endişe düzeyleri yükselir.
Psikolojik Dayanıklılık
Resilience, Türkçe karşılığı ile psikolojik dayanıklılık, stresli ve zorlayıcı deneyimler ve olaylar karşısında ruh sağlığımızı koruyabilmek anlamına gelir. 1990’lardan bu yana, hem çocuklar hem de yetişkinlerle yapılan dayanıklılık araştırmaları, dayanıklılığın var olan bir kaynağımız olduğunu ikna edici bir şekilde göstermiştir.
Birçoğumuz kişisel kayıp, hayal kırıklığı ve başarısızlık durumlarını yaşamamıza karşın hayatlarımızı sürdürebildik, yeni durumlara adapte olabildik. Pandemi sürecinde sıkıntıya karşı dayanıklı olduğunuzu düşündüğünüz anlarınızı tekrar düşünün, hepimizin içimizde bu dayanıklılık var. Belirsizlik zamanlarında kendimize bunu hatırlatmamız önemlidir.
Tüm bunların yanı sıra psikolojik dayanıklılığın tamamen size bağlı olmadığını belirtmek de önemlidir. Geçmiş ve şimdiki dış koşullar (her ikisi de bizim kontrolümüz dışındadır) etkili başa çıkma becerileri geliştirmemize yol açarak dayanıklılığımızı artırır.
Psikolojik Dayanıklılığımızı Arttırmak İçin Yöntemler
Dayanıklığımızı artıran bizim kontrolümüzde olan bazı yöntemler de vardır.
Böylesine stresli zamanlarda psikolojik dayanıklılığımızı arttırmak için yapılabilecek en faydalı olan önerilerden bazıları şunlardır:
- İzole olmak yerine sosyal ilişkilerinizi (samimi, ailesel, toplumsal) beslemek ve bu ilişkilere yatırım yapmak; başkalarına faydalı olmak.
- Öz bakımınızı artırmak; size anlam, neşe, teselli hissi veren aktiviteleri rutininize dahil etmek.
- Duygularınızı kabul etmek ve karar verirken değerlerinize ve hedeflerinize danışmak; durumu geniş bir perspektiften değerlendirmek ve aklınıza gelen ilk düşünceyi satın almayıp gerçekleri sorgulamak.
- Durumunuzun kontrolünüz altında olan yönlerine odaklanmak, olmayana değil.
Psikolojik Dayanıklılık Nasıl Anlaşılır?
Aşağıda psikolojik dayanıklılık ile ilgili hızlıca cevaplayabileceğiniz bir ölçek bulunmaktadır. Soruları “Genelde Doğru” (GD) veya “Genelde Yanlış” (GY) olarak cevaplamaya çalışın:
- Değişiklikler meydana geldiğinde uyum sağlayabiliyorum.
- Yoluma çıkan şeyler ile başa çıkabilirim.
- Sorunlarla karşılaştığımda durumun mizahi yanını görmeye çalışıyorum.
- Stresle başa çıkmak zorunda kalmak beni daha güçlü yapabilir.
- Hastalık, yaralanma veya diğer zorluklardan sonra hayata devam etme eğilimindeyim.
- Engeller olsa bile hedeflerime ulaşabileceğime inanıyorum.
- Baskı altındayken, odaklanabiliyorum ve net düşünebiliyorum.
- Başarısızlık yüzünden kolayca hevesim kırılmaz.
- Hayatın zorluklarıyla uğraşırken kendimi güçlü bir insan gibi hissediyorum.
- Üzüntü, korku ve öfke gibi hoş olmayan veya acı verici duygularla başa çıkabiliyorum.
Soruların çoğuna ‘GD’ şeklinde cevap verdiyseniz, kendinizi dayanıklı bir birey olarak düşünebilirsiniz. Bu süreçte toleransınızın düşük olduğunu düşünüyorsanız, telefonla belirsizliğe daha toleranslı olan aileniz ve arkadaşlarınızla bağlantı kurmak sizlere iyi gelecektir. Onlara korku ve endişelerinizi ifade edin ve belirsizlik duyguları ile nasıl başa çıktıklarını dinleyin.
Yazan : Klinik Psikolog Altuna Türkoğlu
Kaynak: https://positivepsychology.com/connor-davidson-brief-resilience-scale/