Hepimiz için yeni, sıradışı ve beklenmedik günler yaşıyoruz. Bir ay öncesine kadar sokağa çıkarken sağlığımıza dair bir tehdit hissetmezken şu anda büyük bir kaygı ile evlerimize kapanmış durumdayız.
Evde geçirdiğimiz zaman bir takım işlerle doldurulması gereken zaman değil, kendimize temas edebildiğimiz, hislerimizi fark edebildiğimiz bir zaman olmalı.
Gazetelerde, televizyonda, sosyal medyada ve arkadaşlarımızla yaptığımız konuşmalarda COVID-19 önlemleri kapsamında evde geçirdiğimiz vaktin bizim için ne kadar avantajlı olabileceğine dair bir sürü mesaj alıyoruz.
Çoğunluğun genel kanısı, evde geçirilen bu vaktin yeni bir dil öğrenmek, hobi edinmek, sağlıklı hayat tarzına geçmek, meditasyon yapmak ve daha nicesi için mükemmel bir zaman olduğu yönünde. Her ne kadar bu aktiviteler zaman geçirmek için bize destek olsa da önemli ve göz ardı edilmemesi gereken bir noktayı maalesef görmezden gelmemize sebep oluyor.
Yeni Bir Hayat Tarzı Oluştu
Kısa bir süre içinde hızlı hayatlar, koşuşturmacalar, yoğun tempolu günlerden günlerimizin neredeyse tamamını evde geçirdiğimiz farklı bir hayat tarzına beklenmedik bir şekilde geçiş yapmış olduk. Bazıları işlerine evlerinden devam ediyor, kimisi hala işine gitmek zorunda, ama ortak bir gerçeklik var ki, hepimiz arkadaşlarımızdan, ailemizden, sosyal etkinliklerden hatta evden dışarı çıkmaktan bile uzaklaştık, korkar olduk.
Durmalı ve İçinde Olduğumuz Duruma Bakmalıyız
Bir an için durup, yaşantımızın hem kişisel hem de toplumsal olarak tümüyle değiştiğini fark etmeli ve bunun üzerinde düşünmeliyiz. Bundan bir ay önceye kadar sokağa çıkarken sağlığımıza dair bir tehdit hissetmezken, şu an sağlığımızı kaybetmemek adına evlerimizden çıkmıyoruz. Beklenmedik, hazırlıksız olduğumuz bir gerçeklik yaşıyoruz aslında. Fiziksel temaslarımızı kısıtlayan, gelecekle ilgili belirsizliğe sürükleyen, sadece kendimizi değil etrafımızı da korumamızı gerektiren alışık olmadığımız bir gerçeklik…
Korku, Kaygı ve Gerçeklikten Kaçmamalıyız
Bazılarımız içinde bulunduğumuz durumu bir kabus olarak adlandırabilir ve bu kabustan uyandığımızda dünyanın kendini toparlayacağına yönelik bir umut taşıyabilir. “Her şey iyiye doğru gidecek” düşüncesini benimsemek eğer kişiye iyi hissettiriyorsa, muhteşem! Ama unutmamak gerekir ki bu yaşadıklarımız bizlerin korku, kaygı, kayıp gibi konularla yüzleşmemizi gerektirebilir. Bu duyguları yok saymak, gerçekliği ve kendimizi yok saymak olacaktır.
Duygularımızı Kabul Etmeliyiz
Mola verip, olanlarını sindirmeye çalışarak, bu yaşananların bizim için neler ifade ettiğini, içimizde ne gibi duyguların yoğun olarak yaşanmasına sebep olduğunu fark edip, öncelikle bu duyguları kabul edelim. Tüm dünya insanları olarak, her ne kadar kabul etmesek de ortak travma olarak aldırabileceğimiz bir dönemden geçiyoruz. Her birey bu dönemi kendi tarzında yaşayabilir, günlerini kendisine uygun aktivitelerle geçirebilir. Ancak unutmamak gerekir ki hiçbir şey yapmamak da oldukça önemlidir!
Evde geçirilen zaman birtakım işlerle doldurulması gereken “boş vakit” olmaktan ziyade, kendimize temas edebildiğimiz, hislerimizi fark edebildiğimiz, tanıyabildiğimiz ve anlayabildiğimiz, üzüntü, kaygı ve korkumuzu serbestçe yaşayabildiğimiz bir vakit olmalı. Kaygı ve korkumuzu bastırmak için yaptığımız tüm işler hislerimizi bastırmaya ve kendiliğimizi inkar etmeye yol açar.
Korku ve Kaygı Durumlarında Neler Yapabiliriz?
Eğer içinizde üzüntü, korku, belirsizlik, kaygı gibi hisler varsa öncelikle bu hislere sahip olduğunuzu kabul edin ve daha sonra onlarla beraber hareket etmenin yollarını bulun.
Sizi ne rahatlatır? Haykırarak ağlamak mı? Dans etmek mi? Bağıra bağıra şarkı söylemek mi? Yazmak mı? Çizmek mi? En önemlisi de, eğer tek başınıza bu süreci yönetmekte zorlanırsanız her zaman yakın bir arkadaşınızdan ya da psikolojik destek veren uzmanlardan destek istemek fayda sağlar.
İçinizden Gelene Odaklanın
Kısacası, şu an içinde bulunduğumuz durum herkes için çok yeni. Bu yenilik karşısında kimi pozitif duygular yaşarken kimisi de korku, kaygı, üzüntü gibi duygularla karşılaşabilir. Evet, dünyanın neredeyse her yerinde aynı konudan dolayı alınan benzer önlemler ve benzer yaşantılar görüyoruz ama unutulmamalı ki durum benzer olsa da her insan birbirinden farklı.
Bu süreci kendimizi bir proje haline dönüştürerek, yapılması gerekenler listeleri oluşturarak, hedefler belirleyerek geçirmek yerine; kendimizi dinleyerek, “kimse boş oturmuyor benim de bir şeyler yapmam gerekli” düşüncesi ile değil de içimizden gelenleri bizi rahatlatacak şekilde yapmaya çalışarak ve o ana, mevcut duygularımıza odaklanarak geçirmek daha faydalı olabilir.
Kırılgan olun, gerçek olun, kabullenin ve benimseyin; çünkü çoğumuz bunları yaşıyoruz ve hiçbirimiz mükemmel olmak zorunda değiliz.
Çeviren: Psikolog Ece Çağlak
Korto Psikoloji
Yazının Orijinal Metnine Ulaşmak İçin : https://www.elephantjournal.com/2020/03/now-is-not-the-time-for-self-improvement-being-with-the-trauma-of-pandemic/