ÇOCUKLA SAĞLIKLI İLETİŞİM
Uzmanlarımızdan Klinik Psikolog Amber Dalmaz Urfalı, aileler için çocukları ile olan iletişimlerine dair bazı soruları yanıtladı (Hazırlayan: Gizem Değirmenci)
Çalışan anne olmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?
- İş yaşamında motive olan anne, çocuğuyla daha kaliteli zaman geçirir.
- İş doyumuna ulaşan anne, çocuğuyla sağlam ilişkiler yürütme avantajına sahiptir.
- Çalışan annenin stresli olması çocuğuyla olan ilişkisini yıpratır.
- Çalışan annenin eşinden destek alamadığı durumlarda çocuğuyla olan iletişimi olumsuz yönde etkilenir.
İlkokul dönemindeki çocukların yaz aylarını nasıl değerlendireceğine dair ailelere neler söyleyebilirsiniz?
- Aile, ilkokul çağındaki çocuklarının yaz tatilinde dışarı çıkıp oynamasına izin vermelidir.
- Çocuk olmanın en önemli özelliği olan ‘oyun oynamak’ aileler tarafından engellenmemelidir.
- Dışarıya çıkıp oyun oynayan çocuklar, aileler tarafından baskılanmamalıdır.
- İdealize edilmeye çalışan çocuk, parklardan uzak tutulmamalıdır.
- Mükemmelliyetçi ebeveynler çocuklarına serbest oyun zamanları bırakmayı öğrenmelidir.
Gençlere üniversiteye giriş, SBS ve benzeri gibi önemli sınavlar sonrasında nasıl yaklaşılmalıdır?
- Sınavdan sonra gençler soru yağmuruna tutulmak yerine tarafsızca dinlenmelidir.
- Ailenin aşırı tepkisi, sınav sonrası stres boşalımı yaşayan gençleri olumsuz etkiler.
- Özellikle sınavı kötü geçen gençlere bu durum sürekli hatırlatılmamalıdır.
Eşler boşanmaya karar verdiklerinde bunu çocuklarına nasıl söylemesi en uygun olur?
- Boşanma kararı alan ebeveynler, problemin çocukta olmadığını en başta açıkça vurgulamalıdır.
- Boşanma, anne babanın kendilerini hazır hissettikleri zaman çocuklarına beraber bildirmeleri gereken bir karardır.
- Boşanma kararı alan çift, çocuklarını üzmemek ve kızdırmamak adına yersiz bir çaba içine girmemelidir.
- Çiftler çocuklarına boşanma kararını bildirdikten sonra ona ayrıca hayatlarında nelerin değişeceğini açıklamaları gerekir.
INTERNET BAĞIMLILIĞI: SANAL ALEMDE YAŞAM
Gizem Değirmenci
“Issız bir adaya düşerseniz yanınıza alacağınız 3 şey ne olur?” sorusuna verilen yanıtlar uzun yıllardan beri popülerliğini devam ettiriyor. Ancak zaman değişip teknoloji denilen kavram yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası olunca, belirlediğimiz liste de sürekli değişiyor. Şu an belki de pek çok kişi için listenin başında cep telefonları, bilgisayar, ipod, playstation ve esas bu teknoloji ürünlerini canlı tutan INTERNET geliyor.
Teknoloji ve İnternet’in yaşamımıza kazandırdığı kolaylık ve çeşitliliği yadsımak mümkün değil. Ancak madalyonun bir de öteki yüzü var. Bir şey bağımlılık haline geldiğinde avantajlar dezavantajlara ve sorunlara yenik düşebiliyor. Hayal edebileceğiniz en küçük yaş grubundan yetişkinlere, hatta yaşlılara kadar uzanan Internet kullanım yaygınlığı, günümüzde azımsanamayacak kadar büyük bir kitleye hitap ediyor. Özellikle de 12- 18 yaş grubu gençler için önemli bir risk faktörü olabileceğine dair araştırma verileri mevcut. Dünyada tartışılmaz gücüyle ‘sofistike teknoloji aracı’ olarak tanımlanan İnternet’e hangi noktada bağımlı kalındığı sorusu pek çok uzman tarafından yanıtlanmaya çalışılmıştır. Genel kanıya göre kişi, İnternet kullanımını sonlandırmak isteyip yine de devam ediyorsa, İnternet’i olumsuz duygulardan- özellikle de yalnızlıktan kaçmak için bir araç olarak kullanıyorsa, sorumluluklarını sürekli erteliyorsa, İnternet’te daha uzun süre bağlı kalmak için çevresindekilere yalan söylüyorsa, tüm bu etkilere bağlı olarak sosyal yaşamındaki ilişkilerde, okul ve işle ilgili sorunlar yaşıyorsa, İnternetten uzaklaştığı zaman ya da kullanımı içinde hızlı duygulanım değişiklikleri yaşıyorsa İnternet bağımlılığından söz edilebilir. Bağımlılık derecelerinin kişiden kişiye, özellikle de kişilik özelliklerine göre değiştiği bilinir.
Birçok bağımlılığın tedavi süreçlerinde olduğu gibi İnternet’e bağımlılıkta da bireyin ve ailenin konuyla ilgili bilgilendirilmesi, farkındalığın sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Şayet bir İnternet bağımlılığı uzman tarafından belirlenmişse, bu noktada uzman, çeşitli psikolojik ve psikoeğitsel yaklaşımlarla çeşitli müdahalelerden yararlanabilir. Uzman, öncelikli olarak bağımlılığı oluşturan temel unsurları saptar, sonrasında belirli bir program dahilinde uygun psikolojik desteği sağlar. Unutulmaması gereken en önemli noktalardan biri, sağlanan yardımın temel hedefinin İnternet kullanımını tamamiyle bırakmak değil, kontrollü kullanmayı öğrenmek olmasıdır.