Dr. Gökçe Bulgan
“Hayatta değişmeyen tek şey değişimdir” derken ne kadar önemli bir noktaya parmak basmış Heraklitos. Son bir yıl içerisinde yaşadığınız değişimleri bir düşünün. Kimimiz yeni bir işe başlamış, kimimiz yeni bir okul macerasına atılmış, bir kısmımız farklı bir şehre veya ülkeye alışmaya çalışıyor, bir kısmımız evlenmiş ya da çocuk sahibi olmuş, bazılarımız boşanmış, bazılarımız ise emekli olmuş olabilir. Yaşadığımız olaylara kişilik yapımız, hayat deneyimimiz ve içinde bulunduğumuz duygusal duruma göre farklı tepkiler veriyoruz. Bu yazıda, yaşamımızdaki görece daha büyük değişimleri daha az sancılı ve mümkün olduğunca keyifle deneyimlememize aracılık edebilecek dört genel noktayı sizinle paylaşmak istiyorum.
Değişimi kabul etmek ve yaşamımızdaki yapıcı etkisini kavramak. Değişim, alışkın olmadığımız, belki hiç bilinmeyen ve bize heyecanla karışık huzursuzluk verebilecek bir dönemi beraberinde getirir. Deneyimlediğimiz yaşam olayına bağlı olarak mutluluk, merak, cesaretsizlik, korku ve hüzün gibi duyguları bir arada yaşarız. Bir yanımız geleceğe doğru o ilk adımı atmak isterken, kimi zaman bilinmeyenin verdiği olumsuz duygular aklımızı karıştırabilir. Değişime karşı mücadele etmek öfke ve gerilim duygularımızı körüklerken, “neden ben?” ve “bu haksızlık” gibi düşünceler kendimizi mağdur durumunda hissetmemize neden olur. Böyle durumlarda, cesaretimizi toplayarak değişimin kaçınılmaz olduğunu kendimize hatırlatmamız ve onunla işbirliği yapmanın daha sağlıklı olacağını fark etmemiz gerekir. Ruh sağlığımızı korumak mı istiyoruz? Öyleyse, değişim sürecinde yaşanılan olaylara anlam yükleyebilmeli ve iyimser olmalıyız. AIDS hastaları üzerinde yapılan bir araştırmanın bulgularına göre, hastalığa olumlu bir anlam yükleyebilmenin hastalığın ilerlemesini yavaşlattığı gözlenmiştir. Bu açıdan baktığımızda, deneyimlediğimiz değişim travmatik ve stresli bile olsa, ona olumlu bir anlam yükleyebilmek ruh sağlığımız ve mutluluğumuz açısından çok önemlidir. Değişimi benimseyebildiğimiz noktada yaşamımızdaki yapıcı etkilerini ve bize sunduğu fırsatları daha rahat kavrayabiliriz.
Güçlü yanlarımızı fark etmek ve ortaya çıkarmak. Değişim, olumlu yanlarından çok olumsuz etkilerini hissettirdiğinde kaygıya, hatta umutsuzluğa kapılmak sık rastlanan bir durumdur. Bu gibi durumlarda güçlü yanlarımızı fark ederek, hayatta başarılı ve mutlu olduğumuz durumlarda neyi daha farklı yaptığımıza odaklanmamız gerekebilir. Hepimizin birçok güçlü yanı vardır, ancak zor dönemlerden geçerken çoğunlukla olumsuzu fark etme eğiliminde oluruz. Oysaki yararlanabileceğimiz güçlü yanlarımızı görebildikçe ve bunları şu andaki durumumuza adapte edebildikçe, uyum sürecimiz daha az sancılı geçecektir. Örneğin, eşinizin/partnerinizin işi sebebiyle, başka bir şehre taşındığınızı düşünün. Hayatınızı alışkın olmadığınız bir ortamda yeniden kurma sürecinde size hangi güçlü yanlarınız yardımcı olabilir? Mesela dışa dönüklük, çalışkanlık, esneklik veya sabırlılık gibi olası güçlü yanlarımız uyum sürecimizi kolaylaştırabilir. Bunları kullanarak yeni arkadaşlar edinebilir, yeni bir iş bulabilir veya değişimi içimize sindirecek zamanı kendinize vermeyi tercih edebiliriz. Güçlü yanlarımızı görmekte zorluk yaşadığımız durumlarda ise sevdiklerimizin veya bir uzmanın yardımını alarak güçlü yanlarımızı daha rahat keşfedebiliriz.
Sosyal destek almak. Uyum sürecinde aile bireylerimizin, yakın arkadaşlarımızın ve sevdiğimiz diğer insanların desteğini almanın yararı araştırmalarca desteklenmektedir. Bazılarımız değişim sürecinde daha fazla içe dönmeye ihtiyaç duyarken, bazılarımızsa sevdiklerinin varlığını daha yoğun hissetmeyi tercih eder. Bu noktada önemli olan, kendimizi dinleyerek sosyal desteğe ihtiyacımız olduğunu fark ettiğimizde bunu çevremizle paylaşarak yardım isteyebilmemizdir. Yaşadığımız değişim özellikle de bazı olumsuz duyguları ortaya çıkarmışsa ve yıkıcı etkilerini hissettiriyorsa, kendimize ne kadar değerli olduğumuzu hatırlatmaya ve destek almaya ihtiyacımız var demektir.
Kendimize uygun baş etme yöntemini bulmak ve uygulamak. Uyum sürecinde yaşadığımız stresli, kaygılı veya depresif durumlarla daha sağlıklı baş etmek adına farklı yöntemler deneyebiliriz. Yapılan araştırmalar çeşitli baş etme stratejilerinin yararına işaret ediyor. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz: a) konuşmak ve derdimizi paylaşmak, b) duygularımızı yazarak, çizerek veya renklerle ifade etmek ve c) yaşantımızda, spor yapmak ya da dans etmek gibi kendimizi fiziksel olarak sağlıklı bir şekilde ifade edebileceğimiz etkinlere yer vermek. Listeyi bunlara benzer yöntemlerle zenginleştirmemiz mümkündür. Kendimizi tanıdığımız kadarıyla, hangi yönetimin, ne gibi durumlarda bize daha iyi gelebileceğine karar verip ona zaman ayırabiliriz.
Bu yazıda, genel hatlarıyla, deneyimlediğimiz önemli yaşam olaylarıyla birlikte nasıl değişebileceğimize dair birkaç öneriye yer verdim. Hayatımızdaki farklı değişimler, bahsettiğim noktalara ilave olarak başka somut becerileri de gerektirebilir. Değişimin beklenip beklenmediği ve bizi nasıl bir dönemde yakaladığı ona nasıl yaklaştığımızı belirler. Değişimin beraberinde gelebilecek ilk şoku atlatıp kendimize zaman verdiğimizde, sağlığımız ve mutluluğumuz için uyumu kolaylaştıracak yapıcı adımları atabiliriz. Süreçte zaman zaman biraz cesarete, biraz esnekliğe, biraz da olumlu düşünüp yeni fırsatları fark edebilme şansını kendimize vermeye ihtiyacımız olacaktır. Yaşantımızın kendi kontrolümüzde olduğu kadarını yeniden ve istediğimiz şekilde, gerekirse eskisinden daha güçlü olarak yapılandırmak bizim elimizdedir. Sevgiyle kalın.